29 Ekim 2025 Çarşamba

Allah'ın Sevgisi

       Bloğumda gezinip eski yazılarımı incelerken blog arkadaşım Bücürük ve Ben'in Aşk şiirime yaptığı yoruma denk geldim. İlk namazıma 'Allah beni seviyor' diyerek kalktığımdan bahsettiğimde Allah'ın onu, ailesini, kedicikleri sevmediğini söylemiş. O zaman fark etmediğim için içimde bir yerin acıdığını hissettim. Böyle bir şeyi nasıl görmezden geldim, bilmiyorum. Hem onun için hem de diğer arkadaşlarım için bu yazıyı yazmaya karar verdim. 

       Öncelikle Allah'ın sevgisinden, O'nun hangi kullarını sevdiğinden bahsetmek istiyorum. Hepimiz anne karnından günahsız, masum insanlar olarak doğuyoruz. Allah'ın bizi yarattığı o ilk temiz halimizle dünyaya geliyoruz. Elbette ki Allah bütün kullarını ve yarattığı bütün mahlukâtı (apt. bahçesindeki kedicikleri de:)) seviyor. Bu sevgiyi çok mucizevi şeylerde, doğaüstü olaylarda aramamıza gerek yok. Allah'ın bize verdiği nimetlerini, bu dünyayı hatta evreni bile biz insanlar için bizden önce yaratıp hazırladığını düşünürsek, iyi de olsa kötü de olsa yeni bir güne başlayabildiğimiz için şükredip bütün acıların da geçici olduğunu bilirsek Allah'ın sevgisini en derinlerde hissederiz. Çevremde de kendimde de bazen görüyorum ki namaz kılmak, Kur'an okumak için ulvi bir yönlendirme, bizi ibadete itecek olağanüstü şeyler bekliyoruz. Hâlbuki tek yapmamız gereken aklımızı ve kalbimizi Allah'a emanet edip ona bir adım atmaktır. Sonrasında kalbinize dolacak olan huzurun tadını nasıl anlatsam...

       Biliyorum ki hepimizin yaşadığı zorluklar var. Elbette ki bu kadar üzgün, bu kadar kırgın olmamızın sebepleri var. Ama bu kırgınlıkların sebebi diğer insanlar değiller mi? Hepimizin özgür iradesi var. İyilik yapmak isteyen iyilikte bulunur, kötülük yapmak isteyen kötülük eder. Bazıları da bizim kontrolümüz dışında hastalıklar, doğal afetler vb. olaylardır. Peki neden böyle kötü olaylar yaşıyoruz? Bunun sebebini anlayınca bir adım daha ilerlemiş olacağız. Şimdi biraz tarihten örnekler vererek devam etmek istiyorum:

- Hz Yusuf'u kardeşleri istemediği için kuyuya attı. Hz. Züleyha'nın iftirasına uğradı. Sonra da yıllarca zindanda kaldı. Ama o hiç gaflete düşmeden Allah'a ibadet etti. Allah'ın planına güvendi.

- Hz. Eyyüp -18 yıl olduğu rivayet edilir- hastalıkla mücadele etti. O kadar şiddetli ağrıları vardı ki bir zaman sonra diliyle bile zikir yapamadığına ve kalbiyle Allah'ı anmaya devam ettiği söylenir. 

- Hz. Rabia tasavvuf ehli olmadan önce yıllarca köle olmuştur. O her geceyi ibadetle geçirir, her sıkıntının ardından yalnızca Allah'a sığınırdı.

- Hz. Muhammed s.a.v annesini, babasını, dedesini kaybetti. Kırk yaşına kadar yoksulluk içinde ve çocukken amcasının yanında çobanlık yaparak yaşadı. Hira mağarasında inzivaya çekilir Allah'a ibadet ederdi. O inzivaların birinde O'na peygamberlik gelmişti. 

       Fazla konu açıp sıkıcı da olmak istemiyorum. Bu örnekler üzerinden devam edelim.

       Bu olayların hepsine baktığımızda bir sıkıntının ardından Allah'a sığınıp güvenenlerin, sonrasında Allah'ın rahmetine nail olduğunu görüyoruz. O insanlar hem Allah'ın rızası için yaşadılar hem de yine Allah'ın rızasını düşünerek insanlara iyi davrandılar. Her zaman güzel sözlü, güzel ahlâklı ve güvenilir insanlardı. Öyle ki Hz. Muhammed s.a.v peygamber olmadan önce de insanlar arasında El-Emin (güvenilir insan) olarak bilinirdi. Yani öncelikle biz fikrimizi, hissimizi, kişiliğimizi güzel muhafaza edeceğiz ki kalbimizde sevgiye yer olsun.

       Bir de şöyle insanlar vardır ki onlar bir sıkıntının ardından isyan ederler. Neden benim başıma geldi, neden ben bunu yaşadım, Allah neden bunun olmasına izin verdi diye isyan ederler. Hatta bazıları o kadar ileri gider ki küfür bile ederler. Her insanın başına gelebilecek olan olayların sadece onlara geldiğini düşünerek, bencilce davrandıklarında asıl hakikati göremezler. Kur'an' da böyle insanların kalbinin mühürlendiğinden bahsedilir:

Bakara / 7. Ayet

"خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَعَلٰى سَمْعِهِمْۜ وَعَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ۟

Allah, küfürdeki inatları yüzünden onların kalplerine ve kulaklarına mühür vurmuştur. Gözleri üzerine de kalın bir perde gerilmiştir. İşte böyle kimseler için pek büyük bir azap vardır."

       Bu benim en çok korktuğum şeydir. Olur da kalbim mühürlenir Allah'ın sevgisini hissedemezsem diye korkarım. Bu ayetten anlıyorum ki Allah bizi sevmiyor değil de, biz içinde bulunduğumuz ruh hâlinden ötürü O'nun sevgisini hissedemiyoruz. Böyle bir durumdan Allah hepimizi korusun İnşallah. 

       Şimdi Rabia bize bunları neden anlattı? 

       Sevgili dostlarım, ben de hiçbir zaman dört dörtlük bir Müslüman olamadım. Burda size bir şeyler anlatmaya çalışıyorum ama kusurlarım da varsa affola. Kimseye sen şöylesin bak böyle yaparsan daha iyi olur deme hakkım da elbette yok. Sadece samimi bir şekilde düşüncelerimi yazmak istedim. Konumuza dönersek. Bu dünya sınav dünyası. Hepimiz türlü türlü olaylarla sınanıyoruz. Allah bize irade vermiş ve bu iradeyi nasıl kullanacağımızı görmek için hepimizi test ediyor. Şimdi hepimizin başında çeşitli sıkıntılar var. Kim ki isyan ederse Allah'a karşı gelmiş olur. Bu hayatın sonunda ahirette de onun karşılığını alır. Kim de bu derdin Allah'dan geldiğini bilip sabrederse sabrının mükâfatını hem bu dünyada hem ahirette alır. Allah bizi sevmiyor demek yerine, ben Allah'ın sevgisini neden hissedemiyorum diye düşünsek bunun cevabını arasak mutlaka bizim için daha iyi olacaktır. Dediğim gibi ben de dört dörtlük bir Müslüman değilim. Evet ilk namazıma heyecanla kalkmıştım ama öncesinde de korktuğum için günlerce yataktan çıkamamıştım. Allah önce sınadı, sonra ben istediğim için bana nasip etti. Daha şurda üç yıldır namaz kılıyorum, iki buçuk yıldır başörtülüyüm. Üzerinden yıllar geçse de biliyorum ki ben de yanlışa düşeceğim, benim de başıma musibetler gelecek. Ama bütün bunların ardından Allah'a sığındığımda en kötü zamanımda bile bir çıkış yolu bulurum, kalbimde ferahlık aklımda esenlik hissederim inşallah. 

       Her şeyin gelip geçici olduğunu bilerek yaşayalım.  İsyan etmek yerine, bir durup düşünelim. Şimdi neden böyle oldu, ben neyi yanlış yaptım, ne yapmam gerekiyor diyelim. Tek başımıza mücadele etmek zordur. Her defasında her anımızda Allah'dan yardım dileyelim. Bir yazımda bahsetmiştim. Allah sevdiği kulunu sınar, onu yalnız bırakır ki o sadece Allah'a yönelsin... Ya Vedûd isminin tecellisini gerçekten istiyorsak önce kalbimizle samimi şekilde kendimizi O'nun sevgisine teslim etmeliyiz. 

       Biraz uzun oldu ama inşallah faydalı bir yazı olmuştur. Vakit ayırıp okuyanlara sevgilerimle...


*Yorumda bahsettiğim internet sayfası

20 Ekim 2025 Pazartesi

Sâhir

Kalmamış senden bana hoş eyyam

Kalmamış bende sana verdiğim eyman

Ellerim bomboş dönmüşüm yolumdan

Sanki ismin silinmiş gitmiş hâtıramdan 


Tevbeler etmişim çektiğim onca zahmete

Her gece adını sayıklar dua ederdim Rabb'ime

Bu gece bir Estağfurullah dolanmış dilime

Anlamadım nasıl gaflet çökmüş bu sâhire


Sevgisizlik değildi içime çöken kaygı 

Seni sevmeme ihtimalim korkuttu beni 

Hem O'nun rızasını istedim hem seni

Bir an hatırladı kalbim asl'olan sevgiyi


Gayritabiî hislerimmiş beni böyle savuran

'Dur' dedi gönlüme ettim O'na tayerân

Bu dünyada kavuşamazsam etmem isyân

Unutmak nimetini dâhi O'dur bana sunan


Sakinleşmiş yurdum kalmamış virân

Artık düşmem peşine o kadarı tuğyan

İmtihânım biterse sevdam dile gelmeden

Tasalanmam Şehitlik makamıdır armağan

...

19/10/2025 (21:40-21:42-21:57-23:59-00:01-00:21)






11 Ekim 2025 Cumartesi

İnşirâh

11/10/2025 (17:05-17:57)

       Yine düşünmekten delirdiğim günlerdeyim. Ne yapayım da sakinleşiyim derken yazıya dökmekten başka çare bulamadım. Açıkçası ne anlatacağımı, neyden bahsedeceğimi de bilmiyorum. Sadece yazmam gerektiğini hissettim. 

       Biraz önce ağlarken aynada kendime baktım. O hâlim çok tanıdık geldi bana. "Sen yine böyle üzgündün de Rabb'in seni hatırlamıştı." dedim içimden. O, zaten kimseyi unutmaz. Unutmak biz âcizlere özgüdür. O, sadece kendini hatırlatır. Bazen bir kuşun kanadında, bazen yağan yağmurda, günde beş vakit minareden okunan ezanlarda, bazen sadece gözyaşımızda kendini hatırlatır. Tek yapmamız gereken davete icabet etmektir. İsyan etmeyi bırakıp teslim olmuş bir kalple Allah'a yönelmektir. Ben de sakinleşip ibadet ettim. Kimseye anlatamadığım şeyleri Rabb'ime anlattım. O zaten biliyor ama ben paylaşmanın zevkini aldım. Beni yargılamadan, sadece ondan istediğim için gönlüme ferahlık veren O. Her tevbemde beni geri çevirmeyip affeden O. Duamda bir şey istediğimde en doğru zamanda veren ya da bana zarar vereceğini bildiği için istediğimi vermeyip beni koruyan O. Yıllarca kurduğum hayallerim için sabrımı veren O. O'nun merhameti ve sevgisi o kadar sonsuz ki, ne zaman O'na sığınsam; kalbim ve aklım sakinleşmiş, hayatımdan mutlu, memnun olmuş şekilde geri dönüyorum. 

       Biraz önce fark ettim: Birinden beklediğim ilgi uzun bir süre gelmeyip de ben kendi başımın çaresine bakarken, o zamanında istediğim ilgiyi vermeye çalıştıklarında reddediyorum, hırçınlaşıyorum. Örneğin; birinden yardım isteyip o yardım geç geldiğinde, birinin sevgisizliğine alışıp birden beni sevmeye başladığında, yalnız bir düzen kurup birisi buna dahil olmak istediğinde... Anında öfkeleniyorum ve en küçük şeyler de dahil her şeyden sinirimi çıkarmaya çalışıyorum. Beğenmediğim, sürekli her şeye sinirlenen sevimsiz insanlara dönüyorum. O kadar alışmışım ki kendi hâlindeliğe bazen kimsenin yorumuna dâhi katlanamıyorum. Aslında bencilce ve kibirli bir davranış. Ama başka türlüsünü de ben beceremiyorum. Tek yapabildiğim sakinleşip yalnız başıma yola devam etmek. Farkındayım, affetmek gerek. İnsanlar beni benim istediğim gibi sevmedi diye her şeyi yakıp yıkmak doğru değil. Evet kimsenin müdahale etmesine izin vermemeliyim ama bu kadar agresif davranmak bana da zarar veriyor. Bir anda olmayacak, elbette zamana ihtiyacım var. Affetmeye çalışacağım. Kendi hayat kalitem için bunu deneyeceğim. Sonuçta benden gidecek, kaybedeceğim bir şey yok. En azından vicdanım rahat yaşarım. 

       Son bir fikir, şimdi anlatırken fark ettim. Ben noksanlığıma ve ihtiyacım olmasına rağmen geç gelen hiçbir şeyi kabul etmiyorum. -Bu da bir noksanlıktır.- Ama Allah. Bizi yaratan, her daim gözetleyen ve yalnızca kendisine yönelmemizi bekleyen Allah ne zaman ona gitsem beni kabul ediyor. Üstelik onun benim sevgime, ilgime ihtiyacı yok. Aksine benim ihtiyacım var. Benim ihtiyacım olan sevgiyi ise sadece Allah bana verebilir. Çokça söylenen bir şeydir: Allah sevdiği kullarını sınar. Sevdiği kulunu yalnız bırakır ki sadece O'na yönelsin, sadece ondan yardım istesin, sadece ondan sevgi istesin. Çünkü insanlar nankör ve aptaldır. İnsanlar yardım ederse başa kakar, severse karşılık bekler, işine gelmeyince de yalnız bırakır. İnsanlar o kadar basittir. Allah ise bize sonsuz bir sevgiyi sadece ona güvenmemiz karşılığında bize veriyor.

Elhamdülillah... 


☪︎  İnşirâh Sûresi

اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَۙ ﴿1

1. (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

وَوَضَعْنَا عَنْكَ وِزْرَكَۙ ﴿2

اَلَّـذٖٓي اَنْقَضَ ظَهْرَكَۙ ﴿3

2-3. Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?

وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَۜ ﴿4

4. Senin şânını yükseltmedik mi?

فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۙ ﴿5

5. Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. 

اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۜ ﴿6

6. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْۙ ﴿7

7. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. 

وَاِلٰى رَبِّكَ فَارْغَبْ ﴿8

8. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.

28 Eylül 2025 Pazar

Sevginin Özü

Sevginin talibiyim ama
Dilencisi değilim 
Eskiden cahildim
Bir anlık hevesle haykırabilirdim
Sevginin özüne ulaştım dostlar
Bakın şimdi sesimi kestim
Anmasın o yar beni
Adımı dahi bilmesin
Olur da karşılaşırsak
Sen nasılsın demesin
Kırgınım lakin küskün de değilim 
Hâlimi anlamayan ağyar olmuş demesin

20/09/2025 (?-15:42)




23 Eylül 2025 Salı

Bu Yağmur

 Yollar değişir
Sokaklar değişir
Ağaçlar değişir
Bulutların
rengi
şekli
yeri değişir
Belki bir gün
Oturduğum cam kenarı bile
Değişir
Bir tek camımdaki buğu
Tek damla bile olsa bu yağmur
Nereye gitsem
Peşimden gelir
.
.
.

17 Eylül 2025 Çarşamba

Tek Bir Yol Var...

17/09/2025 (21:12-22:22)

       Mezuniyetime sayılı günler kalmıştı. Staj defterimi yazıp son sınavları da verince artık kurtulacaktım okumak yükünden. Yıllarımı harcayıp karşılığını alamadığım bu sistemden kurtulmama az kalmıştı. Karşılığını alamadığımız sistemler... Noksan insanların kurduğu noksan sistemler... Şartları eşit olmayan insanlara sözde eşit muamelede bulunan sistemler... Şimdi ben bu sistemlerin birinden kurtulup diğerine atlama hevesindeydim. Zamanında yerle bir olan hayallerimin yükü bir yana, şimdi hayatımı kurmanın yükü yakalamıştı paçalarımdan. 

       Hep kendi kendine çabalayan bu garibi kendi derdine de bırakmazlar tabii. Yazacağım yirmi günlük yazı üç gün yahut bir hafta süründü durdu ortalıkta. Ne kafa yorgunluğundan ne de hâlsizlikten fırsat bulup bir türlü yazamadım. Söylemeye utanırım fakat söylemem lazım, ibadetlerimde de gevşeklik gösterdim. Hûşû ile uzun uzun kıldığım namazları hızlı kılmaya başladım. Bir sayfa da olsa her gün okuduğum Kur'an'ı Kerim'in kapağını açmaz oldum. En azından telefondan açar dinler, meâl okurdum. Onları da yapmaz oldum. Artık uzun uzun düşüncelere dalıyor, bu işi nasıl hallederim diye her şeye kaygılanıyor, meşakkatli günlerime insanların anlayışsızlığı karışıyor ve en sonunda bir köşede ağlayıp uyuya kalıyordum. Bu eski derbeder ruhumu yeniden ağırlamak zorunda kalmıştım. Yine bir dönemeçteydim ve yine yanımda kimse yoktu. Yine yorgundum ve yine 'Ya sen nasılsın?' diyenim yoktu. Ben yine herkesin derdine koşturdum, kendi derdimle de yine kendim hemhâl olacaktım. 

       Artık son günü gelen staj defterimi yazmak için kütüphaneye gittim. Aklımca her şeyden kaçıp orda rahatça çalışacaktım. Kütüphaneye geleli bir saati geçmişti ama bir sayfa yazıyı bile yazamamıştım. Ortam değişse de kafamın içi hâlâ dağınıktı. Yazdığım her cümleden sonra başka bir şeye dalıp gidiyordum. Beş dk da bir gözlerim doluyor, bugünü de atlatayım ondan sonra deyip suratımı sıkıyordum. Okuldan çıkanlar da grup grup gelmeye başladılar. Onların sakince çalışıyor olmaları benimse sayfalarca yazıyı daha kafamda bile toplayamamış olmam sinirimi bozdu. Yerim daraldı. Bir çay alıp dışarı çıktım. Kütüphanenin yanındaki, nereye indiğini bilmediğim merdivenlere kimsenin beni görmeyeceğini düşünerek oturdum. Önce annemi aradım. Ev işlerini bitiremediyse eve gelebileceğimi söyledim. Onun da yorgun bir kadın olduğunu hiç unutmuyorum. Kendimle uğraşırken onun gençliğine ihanet ediyormuşum gibi geliyor. Hem bana ihtiyacı olmadığından emin oldum hem de sesini duymak iyi geldi. Ardından tartıştığım bir arkadaşımı aradım. Onun bencil ve manipüle eden tavırları canımı sıktı. Aslında aramızı düzeltmek için aramıştım ama laf anlatamayacağımı, bana ayak bağı olduğunu fark edince kırıcı olan cümlelerimi yuttum ve sakince onu hayatımdan çıkardım. Sonra da kütüphaneden attığım Snap'i yanlış anlayıp 'Bana gelmeyip kafeye mi gittin?' diye sitem eden can dostumu aradım. Üzülmemiştim sitemine. Onun da zor zamandan geçtiğini gayet iyi hissediyordum. Özür diledim gönlünü aldım. Üç kişiyle konuştuktan sonra biraz hafiflemiştim. Geze geze gittim, bakkaldan mendil aldım. Geldim yine aynı merdivene oturdum. Eğer ağlamazsam yine bütün gün hiçbir şey yapamadan oturacaktım. Kaç insan vardır ki ağlamak için doğru zamanı bekleyip hazırlık yapan. Tam doya doya ağlamaya başlamıştım. Arkamdan birinin geldiğini fark edip sildim gözlerimi. Yanıma kadar geldi. Uzun boylu, orta yaşlarda, saçı ağarmış, tıpkı ofisteki bağlama hocama benzeyen bir adamdı. 

- Sen n'apıyorsun burda?

       Bir şey söyleyemedim. Kısa süre boş boş bakıp başımı önüme eğdim. 

- Neden ağlıyorsun? Dedi.

- Birkaç arkadaşımla tartıştım. 

       Diyebildim. Yalan sayılmayacak güzel bir uydurmaydı. 

- Çok mu önemliler ki?

- Yakın arkadaşlarım. 

       Daha bunu söylerken başladım hıçkırmaya.

- Ee n'olmuş yani? Geleceğinde de önemli mi?

       Önüme döndüm, cevap vermedim. Yanıma oturdu. Adımı, okulumu, memleketimi sordu. Nasıl bir öğrenci olduğumu anlamak ister gibiydi. Köklü ve yüksek puanlı bir liseden mezun olduktan sonra bir yıl daha sınava hazırlanan, daha iyisini yapacak kapasitesi varken önlisans sağlık bölümünde okuyan, üstüne bir de yalnızlıkla sınanan bu çaresiz genç kıza tek bir cümle kurdu. O gün oraya sadece o cümleyi duymak için gittim. Sadece bir şeyi hatırlamam gerekiyordu. Ve bu merhametli, Kur'an hocası yanıma gelme zahmetinde bulunup beni kendime getirdi. 

- Hayatta hiçbir şeyin önemi yok. Tek bir yol var...

       Eliyle dümdüz yolu işaret eder gibi gösterdi. Devamını ben tamamladım. 

- Allah'a yönelmek.

       Beyefendiye teşekkür ettim. O kalktı gitti. Ben de ağlamamı tamamlayıp mescide geçtim. İkindi namazımı acele etmeden, dua ederek, tespih çekerek kıldım. Böyle zamanlarda dua etmek çok güç oluyor. Rabb'imin beni duyduğunu, anladığını bilerek secdeye kapanıyorum, sonra elimi kalbime koyuyorum ve isteklerimi içimden geçiriyorum. Hiçbir dua edemesem bile kalbimi ve aklımı koruması için gerçek sahibine emanet ediyorum. Bunları yaparken sakince bekliyorum huzuru. Bana geleceğini bilerek bekliyorum. Her şeyin düzeleceğini, her şeyin geçici olduğunu, bu hayatın geçiciliğini bilerek bekliyorum. Bu gerçek tevekkülün ruhuma yansımasıdır. Böyle zamanlarda vücut hareketlerimden haberim bile olmadan yalnızca ruhumla, bütün benliğimle ibadet ederim. 

       Namazı kıldıktan sonra masama geçip umudum tazelenmiş biçimde defterimi yazmaya devam ettim. Sayfayı tamamlayıp diğer sayfaların taslağını çıkarınca eve geçtim. Sonunda arayıp bulduğum huzura kavuşmuşken biraz dinlendim. Akşam yemeğinden sonra da oturup gecenin 3-4 'ne kadar yazdım, bitirdim.

       O günü de atlattım, sonraki günleri de. Bugünleri de atlatacağım, sonrakileri de. Şimdi bugün yeni bir dönemeçten yazıyorum bu anıyı. Bu sefer gerçeğini unutmamış, yorgunluğuna rağmen hayattan zevk alan hâlimle yazıyorum hem de. Artık yoruldukça durup diyorum ki kendime, 'Bu hayatın ne önemi var? Biraz kazanacaksın, biraz kaybedeceksin. İki lokma ekmek yesen doyacaksın. Allah'ın rızası için birkaç gönül alacaksın. Kalan vaktinde ahiretini unutma. Önce orası için çalış çabala. Bu dünya zaten hallolur. Kimse olmasın, Rabb'im bana yeter.' 

       Bu dünyada hiçbir şeyin önemi yok. 

       Tek bir yol var...




9 Ağustos 2025 Cumartesi

Aklıma Gelmek Zorunda Mısın?

Yaralı bir kuş gördüğümde
İyileşen güvercinler uçup gittiğinde
Emin olduğumda bir daha dönmeyeceklerine
Aklıma gelmek zorunda mısın?

Sevmekten bahsettiklerinde
Susan bir aşığın gözlerine denk gelince
Yanaklarımda utancın alazını hissedince
Aklıma gelmek zorunda mısın?

Vapura el sallayan delikanlıyı görünce
Uçurtması kaçan çocuk çaresizce iç çekince 
Martılarla simitimi bitirince
Aklıma gelmek zorunda mısın?

Ne zaman ki bir düş kursam
Hevesle yeni bir şiire başlasam
Kalabalıktan sıyrılıp kendi içime baksam
Aklıma gelmek zorunda mısın?

Aynadaki yansımam yarım kalınca 
Kalbimdeki boşluğun dolmayacağını anladığımda
Sevgiye muhtaç olan beni bulamadığında 
Sen aklıma gelmek zorunda mısın?

Zorunda mısın her kırıkta aklıma gelmeye
Zorunda mısın her gelişinde beni huzursuz etmeye 
Senin yerin yurdun yok mu
Zorunda mısın dönüp dolaşıp aklıma gelmeye?
...

29/06/2025 (17:41-17:43)
30/06/2025 (00:08)
09/08/2025 (02:33-02:39-02:44-02:49)





5 Ağustos 2025 Salı

Bu Devrin İnsanı

15/10/2024 (13:28-15:51)-16/10/2024 (15:17-15:26)
18/10/2024 (10:14-?)-05/08/2025 (21:38-22:13-22:41)

       Bütün gün oradan oraya koşturmuşum, keyfime ayırdığım zaman bile külfet gibi, her gün gidip geldiğim iki otobüslük yol bugün bana Bağdat gibi, öyle yorgun öyle bıkkın... Otobüste yanıma bir amca oturdu, otursun, hep oturuyorlar. Edebiyle adabıyla otursun, kalksın. Kolu koluma çarptı -yanlışlıkla oldu herhalde- eli de bacağıma çarptı ama-yanlışlıkla olmuştur- bacağıma baktığını da fark edince bir hışımla kalktım. Aptallık bu, düpedüz aptallık. Saygımın, iyi niyetimin, saflığımın dışında kalan kirli dünyanın haber verdiği bir aptallık. Ben bu aptallıklarla yaşayamam.

       Karşımda duran gençler sürekli bakışıyor, kaş göz işaretiyle bir şeyler anlatıyor. Biri kenara çekiliyor, arkasındaki bana bakıyor. Sonra diğeri dönüyor. Bir hareketlilik, saçma bir heyecanla "Baktı, baktı!" diyorlar. "Salaklığınıza bakıyorum!" diye bağırasım geliyor. Ağzıma küfürler doluyor. Vazgeçiyorum. Ben bu kirli dünyanın insanı değilim.

       Yanımdan biri hızla geçiyor, giyinişinden kadın sanıp ses etmiyorum. Az sonra yüzünü dönünce öyle olmadığını anlayıp yönümü değiştiriyorum. Dikkat çekme çabası içinde olup farklı görünmeye çalışan bu mahlukâtları bir türlü anlamıyorum. Fıtratından uzaklaşmakla neye kafa tutuyorlar ya da kime? Kendini mükemmel yetiştirmek dururken neden rezil olmayı tercih ediyorlar? Ben bu rezilliklerle yaşayamam.

       Alışverişte karşıma çıkan güzel genç kızlar ve kendime kıyafet ararken onlar için üretilmiş olanlar. Tesettür etekleri bile 'Biz senin gibi kendini gizleyenlerden nefret ediyoruz!' der gibi. Kiminin astarı yok kiminin kumaşından bir karış çalmışlar. Boyu boyuma, iç göstermez etekleri de ya daracık ya da yırtmaçlı yapmışlar. Güzellik herkese sergilenmesi gereken bir şey mi ki? Güzel bir tabloyu herkes inceler ama çok az kişi anlar. Bizi dışardan herkes görür ama sadece en yakınımız anlar. O zaman neden en yakınımız hariç herkese kendimizi kanıtlama çabamız var ki? Ben bu boş çabalarla yaşayamam.

       Arkadaşlarımla geçirdiğim keyifli bir günün ardından eve doğru gidiyorum. En sevdiğim elbiselerimden birini giymişim, kombinimden gayet memnunum. Mutlu olduğum her hâlimden belli. Otobüsten inip giriyorum mahalleye. Şimdi gülücük saçıyorum ama birazdan keyfim kaçacak. Soldaki manavın önüne sandalye atıp oturmuşlar, sağdan gidiyim. İlerde sağdaki inşaattan çıkanlar var, sola geçiyim. Şimdi de ara sokaktan çıkan birkaç serseri... Tekrar sağa geçiyim... Ama öyle hemen geçmek olmaz. Önce karşıdan gelen; 40 yaşlarında, esmer, göbekli, atleti dışarda, donu düşük, eli arkasında, kafası yukarda, gözü kadınların kızların bilmem neresinde, haysiyet yoksunu, yersiz yurtsuz, karaktersiz sapığı geçmek gerekiyor. Gerile gerile geliyor karşıdan. Sana baktığım için kızarsan çirkef olursun, der gibi. Sen bana bir bak hele seni daha ne kadar takip edeceğim, der gibi... Ben sana bakarım sen hiçbir şey yapamazsın, der gibi. Ben ya da benim gibisi seni bir köşede sıkıştırsa sen en fazla ne yapabilirsin ki? Sen bağırıp millet gelene kadar işimi halletsem en fazla kaç yıl yatarım ki? Seni ortadan kaldırsam kaç günde bulurlar acaba? Dua et akşam gelmedin, hava daha aydınlık, sokak kalabalık, der gibi... Bugün de kurtuldun bir namussuzun elinden gözün aydın, der gibi... En sonunda geçiyorum onu da. Solda kalan bakkaldan alacağımı unutup hızla eve çıkıyorum. Ben bu sapıkların arasında daha fazla duramam. Evim diyorum iyi ki var. İyi ki dışardaki dünyadan beni soyutlayan bu duvarlar var. Ev kuşu Rabia'nın rahat edebildiği tek yer... 

       Bir de iyi ki kapanmışım diyorum. Yoksa bu halimle beni çileden çıkaran insanlar o zaman nasıl aşardı sınırlarımı? Bu yazımı okuyan had bilmezler bile şimdi durup derdi ki 'Sen de açmasaydın(!)'. Sanki ilk tesettür ayeti erkeklerin gözüne inmemiş gibi. Tesettürümle dâhi sokakta yürümeye çekinir olmuşum. Ne erkeklerin ne de kızların hâline bakamaz olmuşum. Benden size son bir söz; 

ALLAH'A YEMİN EDİYORUM Kİ ÇIPLAKLIĞI MODERNLİK, AHLAKSIZLIĞI ÖZGÜRLÜK, BENİM GİBİ MASUMLARI KORUYAN İSLÂM DİNİNİ DE BAĞNAZLIK SANAN BU DEVRE ALIŞMADIM, ALIŞMAYACAĞIM!

       İsteyen kültürsüz desin, isteyen cahil. Hatta isteyen deli de desin. Allah'dan başka kimseyi razı etme arzum yok. Kimseye minnet etmeden sadece Allah'a sığındım. Her zaman da öyle yapacağım.

Rabb'im inşallah hiçbir zaman beni utandırmasın... 




30 Haziran 2025 Pazartesi

Bu Hisler Tanıdık

Bu hisler bana çok tanıdık sevdiğim 
İyi bilirim kundaktan serpilen gürgeni
Dinlerim ak pak bir zambağın derdini
Utanırım anlamazsam söylemek istediğini

Bir kuşun kanadı sarar şimdi
Seyyahın gölgesinde gezindiği Tebriz'i
Dağlar ardından göğe ulaşan el izi
Sanma ki bilinmez tarihinin kıymeti

Bilmem sever miydi palamutlar rüzgarı 
Gelişinden tanıyıp bu sonuncu baharı 
Dört bir yana saçıp da yorgun yaprağını 
Şimdi delikanlıca bir gidiş yakışırdı 

Bu yollar bana çok tanıdık sevdiğim 
Haberin yok bu senden kaçıncı vazgeçişim 
Kafiyesi tutmaz bu kaçıncı veda şiirim
Bana gösterdiğin yolda yürüyemez kalemim

... (Yarım bıraktığım bir şiir)...

01/11/2024 (00:24-?)
04/11/2024 (21:47)-05/11/2024(00:37)
03/05/2025 (22:42)-04/05/2025 (00:30)
25/06/2025 (18:50-19:07)




24 Nisan 2025 Perşembe

Kadın - Erkek Toplum Farkı

Erkek çocuğu doğar bayram sevinci olur.
Kız çocuğu doğar, 'Olsun'(!) denilir.

Erkek çocuğu sokakta oyun oynar, 'Delikanlı oldu.' denir.
Kız çocuğu sokakta oyun oynar, namusu kirlenir. 

Erkek çocuğu kızlarla oyun oynar, çapkın olur.
Kız çocuğu erkeklerle oynar, kötü kadın muamelesi görür.

Erkek çocuğu acıkır, özel sofra kurulur.
Kız çocuğu acıkır, 'Mutfak orda. Hazırla, ye!' denilir.

Erkek çocuğu sofrada baş köşeye oturur.
Kız çocuğu nere boş kalırsa oraya oturur.

Erkek çocuğunun önüne her şey hazırlanır.
Kız çocuğunun çatalı, kaşığı, bardağı bile sofraya konmayı unutulur.

Erkek çocuğu sünnet olur, kutlama yapılır.
Kız çocuğu regl olur, 'Kimseye söyleme, ayıp!' denir.

Erkek çocuğu kim bilir kaç bisiklet eskitmiştir.
Kız çocuğu bisiklet sürmeyi yetişkin olunca öğrenir.

Erkek çocuğu daha çocukken direksiyon verilir.
Kız çocuğu araba sürmeyi sürücü kursunda öğrenir.

Erkek çocuğu okusun diye dil dökülür.
Kız çocuğu en ufak hatasında okuldan alınmakla tehdit edilir.

Erkek çocuğu hayata erken atılır, iş öğrenir, takdir edilir.
Kız çocuğu başını kitaptan kaldırıp farklı bir şey öğrense 'Yoldan çıktı.' denilir.

10 yaşında erkek çocuğu koruyucu melektir.
20 yaşında genç kız korunmaya muhtaçtır, zayıftır.

Erkek çocuğunun her işi görülür. 'Yazık çok yoruluyor.' denilir.
Kız çocuğu kendine bile yetişemezken yardım etmedi diye sitem edilir.

Erkek çocuğu gece eve geç gelir, alkol alır, kaza yapar. 'Canına bir şey olmasın.' denir.
Kız çocuğu yarım saat eve geç kalır, bir daha dışarı çıkması yasaklanır.

Erkek çocuğu sevgili yapar, cebine para konur.
Kız çocuğu sevgili yapar, elinden telefonu alınır.

Erkek çocuğu istediği zaman dışarı çıkar, nereye gittiği bile bilinmez.
Kız çocuğu okul dışında hiçbir yere gidemez, gidecekse saatlerce dil döker, izin alır. Geç kalırsa hesap verir. Bir daha da gidemez. 

Erkek çocuğu durgunlaşırsa derdi sorulur, hatrı alınır.
Kız çocuğu durgunlaşırsa 'Neden hiçbir iş yapmıyorsun?' denir.

Erkek çocuğu suçlu olsa da gidilir gönlü alınır.
Kız çocuğu haklı olsa da kıyamet koparılır, kalbi kırılır. Gönlünü alan da olmaz.

Erkek çocuğu istekleri için kavga eder. 'Kanı deli akıyor.' denir. Sırtı sıvazlanır.
Kız çocuğu isteğini kibarca dile getirir. 'Senin neye ihtiyacın var ki?' denir.

Erkek çocuğu bir maaşı yer bitirir. Para yetişmez babadan destek alır.
Kız çocuğu okuldan burs alıyor diye doyumsuz ilan edilir.

Erkek çocuğu dağıtır, annesi toplar.
Kız çocuğu kendi dağınıklığını toplamazsa cümle âleme duyurulur, rezil edilir.

Anne babalar erkek çocuklarının her işine koşar.
Sıra kız çocuğuna gelince yorgun olurlar.

Erkek çocuğu bir bardak suyunu bile kalkıp kendisi almaz.
Kız çocuğu hizmet etmedi diye yerilir.

Erkek çocuğu yanlış yapar, 'Erkektir, yapar.' denir.
Kız çocuğu yanlışa karşı çıkar 'Sen kızsın,sus!' denilir.

Erkek çocuğu hayatta zorlanırsa; akıl verilir, yardım edilir, 'Çalış oğlum' denilir.
Kız çocuğu yorulunca 'Hayat sana zor geldiyse zengin koca bul.' denir.

Erkek çocuğu her zaman birinci sıradadır.
Kız çocuğu yaşadığı evde bile yok sayılır.

Erkek çocuğu her şeye sahip olsun diye çabalanır.
Kız çocuğu da hayatı boyunca bir yerlere yerleşmeye çalışır.

Erkek ev işi yapsa bir madalya takılmadığı kalır.
Kadın bir gün iş yapmazsa paspal, beceriksiz olur.

Erkek kadından boşanırsa kadında kusur vardır.
Kadın erkekten boşanırsa yeni kırık bulmuştur.

Erkek ölünce kadın dul kalır.
Kadın ölünce erkek hizmetçisiz kalır.

24/04/2025 (18:47-19:32)




27 Şubat 2025 Perşembe

Yarım Kalan Aşkın Hikâyesi

 Başkası için çalıyor şarkılar
Kalemimin mürekkebi başkası için çarpıyor sayfalara
Başkası için...
Başkası için bu gözyaşları
Başkası için görülen kâbuslar
Hepsi, hepsi başkası için...
Başkası için...
12/08/2021 (10:50)

Yabancı gözler dolaşıyor üzerimde
Korkuyla başımı öne eğiyorum
Aylar sonra yabancı olur mu senin gözlerin de?..
12/08/2021 (10:50)

Bütün sesler kesildi bir an
Ne bir serenat
Ne bir ağıt
Çaresiz kabullenişler
Kadere karşı pes edişler
Geriye kalan
Ümitsiz, kırık kalpler...
09/09/2021 (10:35-?)

Gözlerim başkasını arıyorsa
Başkası bekleniyor
Başkası kıskanılıyorsa
Şiirlerim sana düşman olmuş
Kalemim başkasına sarılmışsa
Artık sen olmuşsundur başkası
Eski özlemlerden bir yabancı
Yarım kalan yokuşlar hatrına
Son bir şiir
Son elveda
Yarım da olsa
...
09/09/2021 (10:40-10:44)

Hikayeyi anlayanlardan dinlemek isterim :))




Düğüm

 Bir sır ki derd-i âlemde
Düğüm olur leblerimde
Gören duyan olmamış
Kalp içre vurur her demde
...
21/04/2022 (11:09-11:11)



Türkü

...
İnsanlar önce aşkı kirlettiler
Sonra kirlenmiş aşklarını 
Bu şarkılarla anlattılar
Oysa türküler öğle değildir
Türküler gel diyemez sevgiliye
Kavuşmayı bekler ilk günkü özlemle
...
23/05/2021 (22:55)
(Şimdilik bu kadar)



23 Şubat 2025 Pazar

21'imden 22'ime

 23/02/2025 (01:07-01:49-01:52)

        Merhabalar. Uzun yazılar yazmayalı çok oldu. Hem özledim hem de artık bir şeyleri atıp zihnimde yer açma vaktim geldi. Nerden başlasam bilemiyorum. O yüzden direkt giriş yapıyorum.

       Dün(aslında bu sabah oluyor) benim doğum günümdü. 22'imden gün aldım. Sürekli kendime; n'olacak, neleri başarmış olacağım, hayatımda kimler olacak, değişimim hangi yönde olacak, ayakta kalabilecek miyim?.. diye yüzlerce soru sorarak merak ettiğim yirmili yaşlarımdayım. Daha iki-üç ay önce kendimi 18'imde hissediyordum. Şimdi ise olgunlaştığımın farkındayım. Bu kısa sürede ne değişti derseniz; hayattan beklentim, daha doğrusu insanlardan beklentim değişti. Kendi değerimin farkında olduğumu söylemiştim bir yazımda. Farkındalık yetmiyor. İyileşip eyleme geçmeye başladım. Yıllar önce terk ettiğim hobilerime döndüm. Hayatın koşuşturmasında kaybolan zevklerime kavuştum. Kendimi geliştirmeye, bıraktığım yerden devam ediyorum. Her ne kadar önemsemediğimi söylesem de beynimi çürüten düşüncelerden bir şekilde kurtuldum. Kesinlikle anneme anlatmam, onun dizinde ağlamış olmam iyi geldi. Yıllardır içimde tuttuğum burukluğu sonunda gösterme cesaretinde bulundum. Onun içinde bir yerlerde de acılarını tazelediğimi biliyorum ama aynı zamanda benim gibi paylaşmış olmanın hafifliğini yaşadığından eminim. Söyleyince insanların komiğine gidebiliyor (anlam veremedikleri için). Karanlık bazı insanlar için gerçekten korkunçtur ve ben karanlıkta uyuyamazdım. Annemle dertleştiğim gecenin ertesinde ışığı söndürüp uyudum. Bunun anlamını 6 yıldır ışıkla uyuyup her gününe yorgun uyanmayan birinin anlamasını elbette beklemiyorum. (Neyse bu önemli değil, geçiyorum.) Bu sayede hayatımdaki en büyük sorunlardan birini de bulmuş oldum: Paylaşmak! Ekmeğimi aşımı, paramı, güzel olan her şeyimi paylaşırım. Sorgusuz sualsiz feda ederim. İş sorunlarımı çözmek olunca kendi kendime çabalarım. Kimsenin rahatı bozulmasın, kimse üzülmesin, kimse zorda kalmasın diye sesimi çıkarmazdım. Bunun beni güçlü yapmadığını neyse ki fark ettim.

Paylaşmadıkça, önemsenmiyorum.

Paylaşmadıkça, yalnızlaşıyorum. 

       Bir şeye ihtiyacımız varsa ve istiyorsak talep etmeliyiz. Herkes sizin neye ihtiyacınız olduğunu bilecek kadar ince düşünceli değildir. Bazıları sadece kendileri için ister. Bazıları da sadece isteyeni gözetir. İstememek de bir reddediştir ve mahrum kalışımız aslında reddettiğimiz içindir. Kendimiz dışında herkesi düşündüğümüzde en son gelip bizim hakkımızı da birileri mutlaka yer. O yüzden önceliğim artık benim. Başkalarının zevklerine, isteklerine göre yaşamayı artık reddediyorum. Herkes de beni böyle kabul etmek zorunda. Yine yararım da zararım da kendime. Ben sadece hakkım olan hayattan artık vazgeçmeyeceğim. Susmayacağım, durmayacağım, yerimde saymayacağım, bunu da sonra yaparım deyip geleceğime bir ihtiyaçlar çöplüğü bırakmayacağım. Ne istiyorsam, istediğim zaman yapacağım. Hayatımdaki insanlara da saygı duymayı öğreteceğim. 

        Öncesinde hayatımı neresinden tutsam elimde kalırdı. Artık neresinden tutsam elime sevgi bulaşıyor. Ben ailemle paylaşmayı öğrendim. Yardım istemeyi öğrendim. Yalnız olmadığımı öğrendim. İyi ki şimdiki aileme ve arkadaşlarıma sahibim. Başka bir yerde, başka bir düzende ben olamazdım. İnsan sorunları bir kenara atıp geniş çerçeveye baktığında aslında ne kadar mükemmel olduğunu, nasıl dengede kaldığını anlıyor. 

Acılara tutunmak için hayat çok kısa. Yaşayın yaşatın, sevin ve sevilin; hayatın şifresi çok kolay! 

       Yeni yaşımın bana hayırlı geleceğini biliyorum. Allah'ım bundan sonra beni mutsuzlukla barıştırmasın. Herkese de gerçeği görebilmeyi nasip etsin inşAllah. Annem, babam, kardeşlerim, arkadaşlarım ve diğer sevdiklerim için ne kadar şükretsem az. Onlar olmasa ben bir hiçtim. Hepsi benim iyikilerim. Hepsini çok seviyorum ve biliyorum ki ben yalnız değilim. Arkamda dağ gibi kocaman bir ailem var.

       Sevgiyle kalın...♡



21 Şubat 2025 Cuma

Anlamsızdı

Anlamsızdı insanlar
Anlamsızdı sözleri
Yazılanlar anlamsızdı
Yeryüzü anlamsızdı
Gökyüzü anlamsızdı
İkisi arasında ne varsa
Hepsi anlamsızdı
Hem yerle gök arası kadardı
Hem de bir adım kadar
Mesafemiz
Mesafeler de anlamsızdı
Gözlerinde anlam aradım
Arayışlarım da anlamsızdı
...
12/01/2022



Yürüyen Ölüler

 Ölüp sizi terk edenlerinize ağlamayınız
Bilin ki onlar kurtulmuşlardır
Bu dünyanın bütün kirlerinden arınmışlardır
Her an sizin yanınızda olduklarına inanmayınız
Kimse bu bataklığa geri dönmez
Onlar huzurun kıyısında yaşar
Azrail'in sizi kurtarmasını beklerler
Ölüp gidenlerinizin ardından ağlamayınız
Onlar gerçek hayata kavuşanlardır
Siz içinde bulunduğunuz dünyaya
Yanınızdaki insanlara
Ak yüzlü yağmur gözlü görünen
Fırtınalı kara bulutlarınıza ağlayın
Toprağın altındakiler için değil
Üstündekiler için ağlayın
Unutmayın
Bu dünyanın en büyük sınavı
Yürüyen ölülerle yaşamaktır
Yanınızda oturan ölüye ağlayın
...
31/08/2021 (21:20-21:28)



Hırslarınız

Bir zamanlar siz de temizdiniz
Masumdu gözleriniz
Küçük avuçlarınızda
Büyük hayaller gizlerdiniz
Dünya mı kirletti sizi
Hayal kırıklıkları mı
Mavilere kör eden sizleri
Pes edenlerden misiniz
Her şeye rağmen gülebilenlerden mi
Ben gördüm dostlarım
Yaratan sizi temiz yaratmış
Herkesi öyle yaratmaz mı zaten
Dünyayı da temiz yaratmış
Sizi sadece hırslarınız esir almış
...
20/10/2021 (16:00-?) - 21/02/2025 (00:18)



Soytarı

 İlk kez okunan bir kitabın heyecanı
Ve ilk cümlelerin anlaşılmazlığı gibi
Bir idamdı içimdeki
Sonunda
Aklın soytarılığı da
Terk etti
...
12/10/201



Kuşlar

Üzgündü gökyüzü
Güneş dargındı
Bulutlar ağlamakta
Kuşlar dökülür
Yeraltının karanlığına
...
15/12/2021
#LüRü



14 Şubat 2025 Cuma

Aşk

Gökyüzü mavisiz de güzel olabilir 
Ve deniz de dalgasız 
Ama ne insan anlamlıdır aşksız 
Ne de çiçek kokabilir yapraksız
...
11/11/2024 (23:25 - 23:28)





Bir kız görüyorum aynada

Bir kız görüyorum aynada
Ağlamış yaşanmışlıklara
Saklamış avucunda parçaları 
Biriktirmiş iyileşecek ne varsa
Bir kız çocuğu var aynada
Kimi zaman kahkaha dolu bakışları 
Kimi zaman ağlamaklı olur dudakları 
Yansıyan bedeni değil ruhuydu aslında 
Dalıp gider yansımada 
Nefes almaz olur kitlenir bakışları 
Doluşur damlalar gözüne 
Gözbebekleri büyür
Damlalar çıkmasın dışarı 
İnatla sıkılır yanakları 
Gülümser her şeye rağmen 
Sevmek bu değil mi der
Hep mutlu olmak mı kuralı 
İnsanı yalnız da bırakır bazen
...
05/11/2024 (00:50-00:58)



Düşünmek


 24/10/2023 (10:08 - 10:17) - 14/02/2024 (00:53)

       Fazla düşünmek çok önemli ve ehil kişiler tarafından yapılması gereken bir eylemdir. Saçma bir cümle kurduğumu, her insanın düşünmesi gerektiğini söyleyebilirsiniz. Haklısınız da. Müsade verin, hemen kendimi izah edeyim. 

       Düşünmek elbette çok kıymetli bir eylemdir. Ayrıca düşünmeden de başka hiçbir eylemi gerçekleştirmemiz mümkün değildir. Fakat fazla düşünmek de pek iyi gelmiyor insana. Hele ki bazı insanların bünyesine fazla geliyor kanaatimce. Düşünüp düşünüp en son hiç bir sonuca varamamak bunun en büyük kanıtıdır. Bir konuyu kafama takarım, düşünürüm, planlarım, karşılaştırırım, farklı yollara saparım, b planı - c planı yaparım, olurun yanında olmazı da düşünürüm... Gelin görün ki eyleme geçerken aklıma hiç gelmemiş, diğer insanların da aklına gelmeyecek saçmalıklar yaparım. Gülmeyin bu söylediğime, saçma da demeyin. Gerçekten samimi olarak söylüyorum. Bazen öyle ayarım bozuluyor ki fazla düşünmekten gidip en tuhaf yöntemleri deniyorum. En son kaçınılmaz son olarak elime yüzüme bulaştırıyorum. 





12 Şubat 2025 Çarşamba

Susmak

Kırıldığında tepkini anlamayan bir insanın karşısında yapabileceğin en doğru şey susmaktır. 

Ne demişler;

Fazla kelâm, harflere zulüm...

11/02/2025 (20:02-20:03)



3 Şubat 2025 Pazartesi

Yazamıyorum 🥲



03/02/2025 (22:33)

       Yazacağım inşallah yazacağım. Şu kafamı bir toparlayım, yapacaklarımı listeleyip düzenleyim; hem yazacağım hem de diğer işleri halledeceğim inşallah. Çok şey birikti yazacak. Hem heyecanlıyım hem de yetiştirememekten korkuyorum ama en kısa zamanda geri döneceğim sevgili Blogger. 💕



19 Ocak 2025 Pazar

Zelihanaz

Bir su perisi gelir beyaz güller içinden 
Ellerinde buket buket sonbaharın ışıkları 
Bir su perisi gelir beyaz güller içinden 
Sevmek anlam kazanır 
Dökülür mısralarım gecenin en karanlığından 
"Gülüşlerin kuşların özgürlüğünden çıkar gelir 
Pencereme konar 
Denizlerin dalgasından gelen bir meltem gibi 
Doldurur içini durgun akan kalbimin 
Sesin bir aşkın hasretinden çıkar gelir 
Buğulu çoğu zaman 
Bir türkü mırıldanırsın dudağında 
Bakışların uzaklaşır 
Nefret ederim uzaklaştığı yollardan 
En çok da seni öyle çaresiz bırakan anılarından 
Serzenişi bırakıp feleğin oyununa 
İç çekişlerimiz gelir kırılan hayal hattından 
Gözlerin bir hüznün yamacından çıkar gelir
Taze tomurcuk yeşerir 
Damla damla birikir sevinçlerin
Gülümsemek anlam kazanır 
Hep öyle aydınlansın isterim yüzün 
Sararmış yapraklara bakıp gülümse
Düşün sonbahar olmadan ilkbaharın ne anlamı var
Ne anlamı var kışın ve yazın, çiğdemin ve çiçeğin?
Sonbaharın gelişine ve gidişine gülümse"
Bir su perisi çıkar gelir beyaz güller içinden 
Dokunur kuytularıma pembeleşir soluk tenim
Bir su perisi çıkar gelir beyaz güller içinden 
Yaşamak anlam kazanır 

17/11/2024 (03:36-04:02) - 18/11/2024 (03:58-15:15)



Rabia

Yaşamak var senin gözlerinde 
Sebebini bilmediğim bir huzur
Fırtına ortası dinginlik var 
Yağmur çiseler yüzüm ıslanır 
Yağmurda sesin bir hayale fısıldar 
Kara gök açılır aydınlanır yüzüm 
Yüzümde mutluluğun izleri var
Kaybolursa gülüşlerim 
Gülüşünde yeşereceğim bir dalım var 
Çatılmasın kaşların, incinmesin yüreğin
Düşecek olursan elinden tutacak dostun var
Yanlış kalplere açılmasın kilidimiz
Onursuza harcanmasın umudumuz
Bizi biraz hırpalar da meçhule çıkmaz 
Yolun sonunda bir hayale kavuşmak var 
Kar taneleri konuyor avcuma
Onlar bile mutlu aldırmazlar soğuğa
Hatırlarım kalbim buz tutmuştu 
Eridi sevginle avuçlarında
Üşürüm insanların yalan sözlerine 
Şefkatinle ısıttığın bir kalbim var
Hayat yorar insanlar yorar 
Yorgunluğu unuturum kollarında 
Sarılınca iyileşen yaralarımız var 
Dakikalar sararır günlerce dökülür 
Bir ömrün baharı seninle tazelenir 
Kimsesiz kalmışsa da köklerim 
Bir hayata seninle yeniden doğmak var 
Yaşamak var senin gözlerinde
Sevgisiyle koruyan sevgisiyle yücelten 
Yaşamak var senin gözlerinde 
Yaşamak var huzur veren yeşilinde

16/12/2024 (00:07-06:35) - 17/12/2024 (11:23-12:21)



Zeynep

Karamsar bir mektubun hüzünlü yazarıyım
Senin ellerinde yeniden gülmeyi hatırlarım 
Bu dünyadan kaçmak için çırpınan yanım
Nefes alır yanında gün doğar ben kalırım
Renklere umut olmuş bir ressamın fırçasıyım 
Sayfalarca birikmiş sevgisine boyandım
Mavinin sadakati pembenin sevgisi
Morun asaleti ve sarının neşesi
Anlamına kavuşturursun renkleri
Bir kızın gülüşleri çiçek açar 
Dokununca sihirli ellerin
Bir uçurumda filizlendi kalbim
Kanatlarımı tanıdım umut oldu sözlerin 
Uzaklarda kalır üzüntüye boğulur ruhum
İyileşirim hemen varlığına tutulurum
Yağmur yağar güneş açar 
Bir sır gelir gökkuşağını boyar 
O sırdan yansıyan senin güzel yüzün 
Herkes hayran olur izler bütün gün 
Sonunu bulmak isterler bir dilek için 
Bilmezler ben bulmuşum çoktan 
Özlemim tükenmiş hayatıma dolmuş sevgin
Gün aşırı hasretleri bir bakışın zedeler
Narin bir yaprak gibisin adımların dans eder
Bir kar çiçeğinden adımlar uzaklaşır 
Anlarım ki sen geçmişsin ardından izler
Her zamansız sevginin tohumundandır bu çiçek
Gidenin ardında kalır mevsimini şaşırır
Bir mektubun hüzünlü yazarıyım
Hüznüm geçer mektubumu sevgilere boyarım
Senin ellerinde yeniden gülmeyi hatırlarım

04/12/2024 (11:10) - 16/01/2025 (00:50-00:56) - 19/01/2025 (14:42-15:10-22:08)





12 Ocak 2025 Pazar

Dokunmam

Rahatsızlık vermemek lazım bazı kalplere 
Dokunmamak lazım akıp giden sevgiye
Ve düşünmemek lazım şimdi neden böyle 
Kurduğun hayallerden vazgeçmek lazım 
Bozmamak lazım başkaldırmamak düzene 
Bir de vazgeçmek
Vazgeçmek ve bırakmak kendi haline
İncinmesin kırılmasın sebebi olmayalım diye
Uzaktan izlemek lazım 
Sevinmek mutluluğuna
Sevinmek başarılarına
Varlığıyla yetinmek
Mutluluğuna şahit olmak bir kuytuda
Rahatsızlık vermeden hayatına
...
28/12/2024 (14:34-14:40-17:39)



8 Ocak 2025 Çarşamba

Af


Boynu bükük gönderdiğin güller
Af bekler yollarına dökülür yapraklar
Kırmızı lotus anemonu dansa kaldırır 
Yelkenler gelir başucuma konar
Sen bahçemi kokladıkça uyurlar
Her adımında tomurcuklar patlar
Kar altından yeşerir bahar geldi sanar ağaçlar 
Yönünü şaşırır günebakanlar
Sen gidince boynu bükük kalırlar
Zamanı senin ardın sıra kovalar
Bir hayal içinde sır olur anılar 
Güllerim seni görünce solar
Sen bana gül elimde menekşeler açar 
Cümle alem şaşırır hasretime
Ah bir koklasam doysam menekşeye
Mor menekşe, sarı menekşe 
Bilmezler aşk gerekir imkansızı sevmeye

08/01/2025 (14:09-14:16-14:23-14:27-17:36



Allah'ın Sevgisi

       Bloğumda gezinip eski yazılarımı incelerken blog arkadaşım Bücürük ve Ben'in  Aşk şiirime  yaptığı yoruma denk geldim. İlk namazı...

En Çok Okunanlar