15 Nisan 2023 Cumartesi

ÇEŞİT ÇEŞİTTİR İNSANLAR

   


       Sobayı yaktım,odanın içi sıcacık oldu. Güvendim sobanın alevine, "Öyle devam eder, şimdilik yeter bu kadar odun." dedim. Arkama aldım sobayı,oturdum masanın başına. Güvendim ben o ateşe. Sıcacıktı,içtendi. "Sönmez, yeter bu kadar odun." dedim,onunla ilgilenmedim. Zaman geçti,ateş söndü. Ben yine üşümeye başladım. Vaktinde yoklasaydım sobayı, arada bir odun atsaydım ateşe,sönmezdi. Hep öyle sıcacık kalırdı odanın içi,üşümezdim. Kendim ettim, kendim buldum; yapmam gerekeni yapmadığım için. 

     Bence bazı insanlar da böyledirler. Kimisi benim gibidir, kimisi de ateş gibidir. Bazısı güvenmek nedir, yanlış anlar. Bazısı ilgi bekler. Bazısı kaybedince bilir elindekinin kıymetini. Çeşit çeşittir insanlar. Bu iyidir,şu kötüdür demiyorum. Demek istediğim,hepimiz farklıyızdır. Tabii ki herkes benimle ateş gibi değildir. Her insandan bir tane vardır. Herkes benim gibi, ben başkası gibi olamam ya, değil mi? Hem zaten insan ateş gibi de olamaz. Olur da nasıl olur? Bazısı vardır, sıcacıktır, içini ısıtır; bazısı vardır, çok gelir, yakar, kavurur, kül eder; bazısı çabuk söner, 'bir varmış,bir yokmuş' olur, uçar gider tutamazsın. Ateş gibidirler; ısıtırlar, yakarlar, çabuk sönerler, çeşit çeşittirler. Ee, insan da benzermiş ateşe. Neden benzemez dedim ki? Bence ateşin en iyisi orta harlı olanıdır. Çok olursa söndürürsün, sönerse tekrar yakarsın. Ama insan yakarsa izi kalır, acısı kalır; unutamazsın. Kalbin yaralanır, çaresini bulamazsın. İnsan söner de giderse tekrar yakamazsın, dönmez geriye. Dönerse eskisi gibi olmaz. Çünkü insanın gururu vardır. Düşünür düşünmesine de yine de bulamaz o dengeyi. Birisi yakar, birisi söndürür, birisi söner. Çeşit çeşittir insanlar ama hepsinde gurur vardır herhalde? Kiminde çok, kiminde az, kiminde yeteri kadar. Nasıl ki ateşi insan yakar,insan söndürür;onun dengesini insan ayarlar da o da insanı ısıtır,gurur da insana aynını yapar. Birini yakar, birini söndürür,birine de yeteri kadar gelir o insan da etrafını ısıtır. Dedim ya; o iyidir, şu kötüdür demem ama çeşit çeşittir insanlar. Biz kendimiz seçeriz etrafımızdaki insanları. Yanmak istersek gururluyu, sönmek istersek gurursuzu, ısınmak istersek dengeli olanı seçeriz. Kendimize göre olanı kendimiz seçeriz. Herkesin tercihi kendinedir. Dedik ya her insan farklıdır. Çeşit çeşittir insanlar.

14 Nisan 2023 Cuma

GÜNLÜKTEN:GÜRAY SÜNGÜ-İNSANIN ACAYİP KISA TARİHİ

   


 28/01/2021  

        Kitabı okuduktan sonra yapabildiğim tek şey düşünmekti. Düşündüm; bütün hayatı, hayatımı, başkalarının hayatlarını... Sonra sorguladım; neden, ne için, nasıl yaşıyorum, yaşıyorlar, yaşıyoruz?.. Bizi biz yapanlarımız neler? Kaçımız geçmişe takılıp kalıyor? Kaçımız hiçbir şey olmamış gibi arkada afetler bırakıp hayatına devam edebiliyor? Peki ya hangimiz doğruyu yapıyoruz? Geride kalanlar mı, geride bırakanlar mı? Bu ikisinden başkasını bulup onu seçenler de var mı? Eğer varsa onlar mı yapıyorlar en doğrusunu? Bu hayatı hakkını vererek yaşayanlar unutanlar mı, her daim hatırlayanlar mı? Hayat ve hayatı yaşayanlar hakkında daha birçok soru sorabilirim. Fakat, bu yazdıklarımın bile önemli bir kısmını cevaplayamam. Çünkü; benim sevinçlerim, acılarım, yaşadıklarım, bütün tecrübelerim yalnızca on altı yıllık. Ben henüz yolun başındayım. Buldum dersem yanılırım. "Neyi?" diye soracak olursan bunu ben de bilmiyorum. Daha doğrusu biliyorum ama onu belirli kalıplara hapsetmek istemiyorum. Aradığım hayatın amacı olabilir, anlamı olabilir; varoluşun sebebi olabilir. Aradığım her şey olabilir ama bulduğum ne olacak bilmiyorum. Daha şimdiden alanını kısıtlayamam. Fakat şunu söyleyebilirim: Bir sebep, bir amaç, bir sonuç arıyorum. Beni anlatmalı bunlar. 'Ben kimim?, yüzüme yüzüme haykırmalılar. Beni gerçeklerle, doğrularla yüzleştirmeliler. Aynaya nasıl bakılması gerektiğini öğretmeliler. Her şeyle, her şeyimle ben olmalıyım. Parça parça dağılmadan, bir bütün olarak ayakta kalmalıyım. Ben; beni bulmalı, onun elinden tutmalıyım. Sırt sırta vermeliyiz .En çetin fırtınalardan bile sağ çıkabilmeliyiz. Ben, benimle baş başa kalabilmeliyiz.

Öyle bir muhayyel ki düşlerimde baştan aşağı ben olmalı 

Benim gibi bakmalı, benim gibi görmeli, 

Benim gibi anlamalı, benim gibi düşünmeli, 

Benim gibi konuşmalı

Öyle bir muhayyel ki düşlerimde baştan aşağı ben olmalı 

Benim duygularım, benim düşüncelerim, 

Benim yaşadıklarım, benim iradem olmalı

Bir başına ben olmalı

Öyle bir muhayyel ki düşlerimde baştan aşağı ben olmalı 

Düşlerde kalmamalı 

Ben beni bulmalı

Onun elinden tutmalı...

13 Nisan 2023 Perşembe

FAZILCA


Fazılca konuşuyordu
Sokakların sessizliğini haykırırcasına
Kaldırımlar vardı sözlerinde
Fazılca konuşuyordu
Yalnızlıklar vardı siteminde
Vazgeçercesine sabahın nûrundan
Bekleyişler vardı sesinde
Bir tutam sarhoşluk sezdim gözlerinde
Bu dünya onu da bir hayli yormuş
Unutmuş âhiri cennet ile mest olmuş
Korkuları sığınmış buruşuk yüzüne
Fazılca bakıyordu ağlayan öksüzlere
Fazılca bakıyordu
Vicdanı yansıyordu suratına dek
Biliyordu olamazdı pişmanlığı tufana denk
Fazılca susuyordu
Kesilmiş sözcükleri, kilitlenmiş dili
Nabzındadır âşeka sabretmeye vesilesi
...
03/04/2023(03:53-04:17)
05/04/2023(02:19-03:26)

Merhamet

       Kötülüğü yok etmek için bunun yanlış olduğunu anlatmak beklentilerimizi karşılamadı. Çünkü insan kötülük yoluyla gayelerine ulaştı,çıkarlarına kavuştu. Bazı insanlar istediğini aldı. Bazı insanlara da çözümünü bulamayacak olsalar bile yalnızca dertlerini anlatmak kaldı: “Ben her gün şiddet görüyorum. Kimseye söyleyemiyorum. Tehdit ediyor.” “Savaştan kaçtık. Ailem o kadar perişandı ki başka çarem yoktu.” “Çocukluğum yurt köşelerinde geçti. Sonra da sokaklarda devam ettim mücadeleye.” “İsrail polisi Mescid-i Aksa’yı bastı. Sabah namazına gelen Müslümanları alıkoydu.” “Onlarla arkadaşız sanmıştım. Yaptıklarının akran zorbalığı olduğunu ben kendime küsünce söylediler.” “Artık yaşamak istemiyorum. Her şeyden sıkıldım. Çok yoruldum.” Bazıları da hiçbir şey anlatamadı:“Çok büyük hayalleri vardı. Tek isteği okumaktı ama bırakın okumayı,yaşamayı bile çok gördüler ona.” “Yeni bir George Floyd olayı daha yaşandı. Amerikan polisi ırkçı politikaya devam ediyor.” “20 yaşındaki genç sabah saatlerinde evinde ölü olarak bulundu.Şüpheli ölüm adli tıp raporuyla aydınlanmayı bekliyor.” Bu cümleleri duymaya ne kadar çok aşinayız? Büyük ihtimalle okuyan ve dinleyen birçok kişi sıradan bir soğukkanlılık sergiliyordur. Merhamet duygumuzu günden güne kaybediyoruz. Belki de bu duyguya karşı ruhlarımız bağışıklık kazanmıştır. Artık bizim de ruhlarımız kirlenmiştir. Kalplerimiz önce çamura bulanmış sonra da taşlaşmıştır,kendini ihtişamlı birer heykel sanıp salınıyorlardır içimizde bir yerlerde. Belki ruhlarımız da haklıdır. Sabah işe giderken,okuldayken,yolda yürürken,akşam evde sakince çayımızı yudumlayıp televizyon izlerken, birçok yerde kötülüğü görüyoruz. Kötülük;günlük hayatımızda kabullendiğimiz,yaşadığımız,yaşatmak zorunda olduğumuzu sandığımız normal bir ‘değer’ haline geliyor,haddi olmayan sıfatları arkadaş ediniyor. Belki de bulunmaz ve ulaşılmaz oluşuyla kaşıkçı elması mahiyetine yükselen,o mertebeye yükselmesiyle insanı yerin dibine geçiren iyiliği anlatmanın, anlatmaktan çok yaşatmanın zamanı gelmiştir. Artık can çekişen duyguları gömmeden evvel gün yüzüne çıkarmak gerekiyor,kötülük kavramını kapı dışarı edip bilinçaltına iyiliği yerleştirmek gerekiyordur. En önemlisi iyiliği yeşertmek için kötülüğün zehrini fark etmek ve tedavi sürecinde neyle savaştığımızı bilmek gerekiyor. Tedavinin ilk adımı acımaktır. Acımak duygusuna direnişimizi kırmak içinse belki de insanları hayrete düşürmek, ‘Biz ne yaşıyoruz?” sorusunu sordurtmak gerekiyordur. İçinde bulunduğumuz şartların aydınlanmasını yaşayıp bir an önce şartları iyileştirmek gerekiyordur. Belki de olumlu şeylerden bahsedip kaybolan umutları yerine koymak gerekiyordur. Ya da ‘belki’leri terk edip sadece anlamak gerekiyordur. Her şeyden önce anlamak: Biz neden bu hale geldik? Neleri kaybettik? Neleri kazandığımızı sandık da kendimizi kandırdık? Biz bu zamana kadar nasıl böyle kör,sağır,dilsiz,akılsız ve insani değerlerden noksan yaşadık? Nelerden korktuk da konuşamadık? Nasıl körelttik vicdanlarımızı? İlk ne zaman kaybettik merhameti? Nasıl oldu da anlamadık elimizdeki iplerin birer birer intihar ettiğini? Beraber anlayalım mı? Sonra bir umut yine kavuşuruz kaybettiklerimize.

Böyle miydim ¿

  Ben her zaman böyle miydim Böyle karanlık mı görürdüm dünyayı Dudaklarım hep böyle biçimsiz, mor Horlanmış menekşelere mi benzerdi Ellerim...

En Çok Okunanlar