Bloğumda gezinip eski yazılarımı incelerken blog arkadaşım Bücürük ve Ben'in Aşk şiirime yaptığı yoruma denk geldim. İlk namazıma 'Allah beni seviyor' diyerek kalktığımdan bahsettiğimde Allah'ın onu, ailesini, kedicikleri sevmediğini söylemiş. O zaman fark etmediğim için içimde bir yerin acıdığını hissettim. Böyle bir şeyi nasıl görmezden geldim, bilmiyorum. Hem onun için hem de diğer arkadaşlarım için bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Öncelikle Allah'ın sevgisinden, O'nun hangi kullarını sevdiğinden bahsetmek istiyorum. Hepimiz anne karnından günahsız, masum insanlar olarak doğuyoruz. Allah'ın bizi yarattığı o ilk temiz halimizle dünyaya geliyoruz. Elbette ki Allah bütün kullarını ve yarattığı bütün mahlukâtı (apt. bahçesindeki kedicikleri de:)) seviyor. Bu sevgiyi çok mucizevi şeylerde, doğaüstü olaylarda aramamıza gerek yok. Allah'ın bize verdiği nimetlerini, bu dünyayı hatta evreni bile biz insanlar için bizden önce yaratıp hazırladığını düşünürsek, iyi de olsa kötü de olsa yeni bir güne başlayabildiğimiz için şükredip bütün acıların da geçici olduğunu bilirsek Allah'ın sevgisini en derinlerde hissederiz. Çevremde de kendimde de bazen görüyorum ki namaz kılmak, Kur'an okumak için ulvi bir yönlendirme, bizi ibadete itecek olağanüstü şeyler bekliyoruz. Hâlbuki tek yapmamız gereken aklımızı ve kalbimizi Allah'a emanet edip ona bir adım atmaktır. Sonrasında kalbinize dolacak olan huzurun tadını nasıl anlatsam...
Biliyorum ki hepimizin yaşadığı zorluklar var. Elbette ki bu kadar üzgün, bu kadar kırgın olmamızın sebepleri var. Ama bu kırgınlıkların sebebi diğer insanlar değiller mi? Hepimizin özgür iradesi var. İyilik yapmak isteyen iyilikte bulunur, kötülük yapmak isteyen kötülük eder. Bazıları da bizim kontrolümüz dışında hastalıklar, doğal afetler vb. olaylardır. Peki neden böyle kötü olaylar yaşıyoruz? Bunun sebebini anlayınca bir adım daha ilerlemiş olacağız. Şimdi biraz tarihten örnekler vererek devam etmek istiyorum:
- Hz Yusuf'u kardeşleri istemediği için kuyuya attı. Hz. Züleyha'nın iftirasına uğradı. Sonra da yıllarca zindanda kaldı. Ama o hiç gaflete düşmeden Allah'a ibadet etti. Allah'ın planına güvendi.
- Hz. Eyyüp -18 yıl olduğu rivayet edilir- hastalıkla mücadele etti. O kadar şiddetli ağrıları vardı ki bir zaman sonra diliyle bile zikir yapamadığına ve kalbiyle Allah'ı anmaya devam ettiği söylenir.
- Hz. Rabia tasavvuf ehli olmadan önce yıllarca köle olmuştur. O her geceyi ibadetle geçirir, her sıkıntının ardından yalnızca Allah'a sığınırdı.
- Hz. Muhammed s.a.v annesini, babasını, dedesini kaybetti. Kırk yaşına kadar yoksulluk içinde ve çocukken amcasının yanında çobanlık yaparak yaşadı. Hira mağarasında inzivaya çekilir Allah'a ibadet ederdi. O inzivaların birinde O'na peygamberlik gelmişti.
Fazla konu açıp sıkıcı da olmak istemiyorum. Bu örnekler üzerinden devam edelim.
Bu olayların hepsine baktığımızda bir sıkıntının ardından Allah'a sığınıp güvenenlerin, sonrasında Allah'ın rahmetine nail olduğunu görüyoruz. O insanlar hem Allah'ın rızası için yaşadılar hem de yine Allah'ın rızasını düşünerek insanlara iyi davrandılar. Her zaman güzel sözlü, güzel ahlâklı ve güvenilir insanlardı. Öyle ki Hz. Muhammed s.a.v peygamber olmadan önce de insanlar arasında El-Emin (güvenilir insan) olarak bilinirdi. Yani öncelikle biz fikrimizi, hissimizi, kişiliğimizi güzel muhafaza edeceğiz ki kalbimizde sevgiye yer olsun.
Bir de şöyle insanlar vardır ki onlar bir sıkıntının ardından isyan ederler. Neden benim başıma geldi, neden ben bunu yaşadım, Allah neden bunun olmasına izin verdi diye isyan ederler. Hatta bazıları o kadar ileri gider ki küfür bile ederler. Her insanın başına gelebilecek olan olayların sadece onlara geldiğini düşünerek, bencilce davrandıklarında asıl hakikati göremezler. Kur'an' da böyle insanların kalbinin mühürlendiğinden bahsedilir:
Bakara / 7. Ayet
"خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَعَلٰى سَمْعِهِمْۜ وَعَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ۟
Allah, küfürdeki inatları yüzünden onların kalplerine ve kulaklarına mühür vurmuştur. Gözleri üzerine de kalın bir perde gerilmiştir. İşte böyle kimseler için pek büyük bir azap vardır."
Bu benim en çok korktuğum şeydir. Olur da kalbim mühürlenir Allah'ın sevgisini hissedemezsem diye korkarım. Bu ayetten anlıyorum ki Allah bizi sevmiyor değil de, biz içinde bulunduğumuz ruh hâlinden ötürü O'nun sevgisini hissedemiyoruz. Böyle bir durumdan Allah hepimizi korusun İnşallah.
Şimdi Rabia bize bunları neden anlattı?
Sevgili dostlarım, ben de hiçbir zaman dört dörtlük bir Müslüman olamadım. Burda size bir şeyler anlatmaya çalışıyorum ama kusurlarım da varsa affola. Kimseye sen şöylesin bak böyle yaparsan daha iyi olur deme hakkım da elbette yok. Sadece samimi bir şekilde düşüncelerimi yazmak istedim. Konumuza dönersek. Bu dünya sınav dünyası. Hepimiz türlü türlü olaylarla sınanıyoruz. Allah bize irade vermiş ve bu iradeyi nasıl kullanacağımızı görmek için hepimizi test ediyor. Şimdi hepimizin başında çeşitli sıkıntılar var. Kim ki isyan ederse Allah'a karşı gelmiş olur. Bu hayatın sonunda ahirette de onun karşılığını alır. Kim de bu derdin Allah'dan geldiğini bilip sabrederse sabrının mükâfatını hem bu dünyada hem ahirette alır. Allah bizi sevmiyor demek yerine, ben Allah'ın sevgisini neden hissedemiyorum diye düşünsek bunun cevabını arasak mutlaka bizim için daha iyi olacaktır. Dediğim gibi ben de dört dörtlük bir Müslüman değilim. Evet ilk namazıma heyecanla kalkmıştım ama öncesinde de korktuğum için günlerce yataktan çıkamamıştım. Allah önce sınadı, sonra ben istediğim için bana nasip etti. Daha şurda üç yıldır namaz kılıyorum, iki buçuk yıldır başörtülüyüm. Üzerinden yıllar geçse de biliyorum ki ben de yanlışa düşeceğim, benim de başıma musibetler gelecek. Ama bütün bunların ardından Allah'a sığındığımda en kötü zamanımda bile bir çıkış yolu bulurum, kalbimde ferahlık aklımda esenlik hissederim inşallah.
Her şeyin gelip geçici olduğunu bilerek yaşayalım. İsyan etmek yerine, bir durup düşünelim. Şimdi neden böyle oldu, ben neyi yanlış yaptım, ne yapmam gerekiyor diyelim. Tek başımıza mücadele etmek zordur. Her defasında her anımızda Allah'dan yardım dileyelim. Bir yazımda bahsetmiştim. Allah sevdiği kulunu sınar, onu yalnız bırakır ki o sadece Allah'a yönelsin... Ya Vedûd isminin tecellisini gerçekten istiyorsak önce kalbimizle samimi şekilde kendimizi O'nun sevgisine teslim etmeliyiz.
Biraz uzun oldu ama inşallah faydalı bir yazı olmuştur. Vakit ayırıp okuyanlara sevgilerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kendimi geliştirmeme yardımcı olacaktır. :)