EŞFÂ
Kuşlar dökülür yeraltının karanlığına...
21 Mart 2024 Perşembe
Böyle miydim ¿
15 Mart 2024 Cuma
TUTAMAM MISRALARI- ❣️(Kız Çocuğu)
14/03/2024 (23:42) - 15/03/2024 (00:01)
Belki de artık ifade etmenin yorgunluğundan, açıklamayı ve anlamlandırmayı bıraktığımdan, hiçbir ismi yakıştıramadığım bu özel şiirimi; paylaşmaktan sakındığım önemli bir günlük sayfasıyla birleştirmeyi, bir yapbozun parçaları gibi kalbimden narin parçalar olarak sunmayı göze alıp uzun bir süre sonra yazmaya devam ediyorum. Bu günlük sayfasını benim için önemli kılan, dönüm noktalarımdan birisi olması. Bir sayfa bir insanın dönüm noktası olabilir mi? Artık boşluğa konuşmaktan, kendi kendine sessiz sinir krizleri geçirmekten bitkin düşmüşse evvela olabilir. Neden olmasın? Şiirimi önemli kılan ise hem kendimi hem de her nefesinde bu dünyada bir iz bırakmak uğruna çabalayan, yanlış olanı düzeltmek için büyük fedakarlıklarla yaşama tutunan, başa taç olması gerekirken saçını süpürge eden, önüne kırmızı halılar serilmesi gerekirken gururu egosu boyunu aşmış kimseler tarafından ezilmek istenen, herkese çare olduktan sonra kendine yetmekten çekinen, her birinin kalbi birer gül bahçesiyken kasırgaya uğrayan, bütün her şeye rağmen de ayakta dimdik durmaya çalışan kız çocukları ve kadınları acemi mısralarımla anlatmaya kalkışmış olmamdır. Birçok kişinin görmezden geldiği saklı bahçelere bir çiçek dikme fırsatını bulmanız dileğiyle, keyifli okumalar diliyorum...
Ben büyüdüğümü hissetmiyorum. 19 yaşımı doldurmak üzereyim. Bu zamana kadar hep çalıştım, didindim. Yeri geldi kendimi parçaladım. Kimse görmedi, duymadı, bilmedi. Ben hep sessizdim ama içimde kaç devir kapandı. Yenisine başlamaya cesaretim yok. Normalde cesaretim olurdu ama gücüm olmazdı. Bu bir pes ediş mi? Değil. Ben umudumu hiç yitirmedim. Sebebi ne bilmiyorum, çözemiyorum. Anlam veremiyorum. Bir şeyler çok eksik. O eksiklik hiç dolmayacak. Hani çocukluktan beri, düşünsem çok şey yaşamışım ama koskoca 19 yıldan geriye anlatabileceğim belki on hatıram var belki de yok. Boyumdan büyük işler başarmanın hayalini kurarken bomboş bir hayat yaşamışım gibi hissediyorum. Benim hatam mı? Bence değil. Elbette benim de hatalarım vardır ama başkalarının büyük sorunlarının doğurduğu küçük hatalardır. Hem insan yerine konmayan, kendi kararlarını alamayan, sakin, en küçük şeylere bile gözleri dolan ergen bir kızın hataları kendinden başka kimin canını, ne kadar acıtabilir ki?
Hayatımın her döneminde bir şeyler çalındı benden. Hep engellerim vardı. En acı olanı da ne biliyor musun? Bunları bana hep en yakınımdakiler yaptı. En çok güvendiklerim bana hiç güvenmedi. En çok sevdiklerim benim gibi sevemedi. Sorsalar anlatırım çocukken mahallede ne oyunlar oynadığımı ama sadece bir yıl öyle güzel geçmişti. Geri kalan zamanı anlamadım kim, neden benden sakladı. Ergen oldum sonra. Kimisi asileşir, kimisi küser, trip atanlar olur, kavga edenler, evi terkedenler, başka yerde sabahlayıp eve hiç uğramayanlar... Daha neler neler... Diyeceksin ki, "Bunlara mı özeniyorsun? Bunlar güzel şeyler değil ki.". Deme öyle. Yanlış da olsa, acı da olsa bazı şeyler yaşanmalı. Yaşanmalı ki eksik kalmasın insanın yaşamı. Yoksa sonra böyle benim gibi daha yolun başında küsüverir dünyaya. Yaşanmışlıkları boş ver, yaşanmayanlar eksiltiyor insanı. Ben yaşamalıydım bazı şeyleri. Akıllı uslu olmam sadece aileme yaradı; arkadaşlarıma, öğretmenlerime; çevremdekilere yaradı. İçimden geleni yapmalıydım. Doğrumu da yanlışımı da insanların gözüne sokarak 'ben buyum' demeliydim. Hep "Büyüyünce yaparsın." derdi annem. Büyüyünce olmuyormuş. Bilsem, onu dinlemezdim. En cahil zamanımda cahilliğime doymalıydım. Şimdi büyümüş, olgunlaşmışım. Kimse söylemese de ben düşünüyorum 'Bu böyle olmaz.' diye. Keşke bana fırsat verselerdi de olmazları yaşasaydım. Şimdi ben çiçekli tokalar taksam olmaz, peluş oyuncağa sarılıp uyusam olmaz, sokakta kavga etsem olmaz, çirkin sesimle şarkı söyleyip gezsem olmaz, üç aylık yaz tatiline özenip çocukların oynadığı futbolun ortasına dalsam hiç olmaz(daha o zamandan horlanıyordum zaten). Büyüdüm ben, büyüyorum. Ve büyük hayallerimin olduğu bu geleceği hiç istemiyorum. Benim canım gün geçtikçe daha çok yanıyor. Anlatmak için de geç kalıyorum. Büyük bir çıkmazdayım. Yapabildiğim tek şeyi yapıyorum. Allah'ın merhametine ve şefkatine sığınıyorum.
15/03/2024 (00:12 - 00:25 - 00:31 - 00:55)
Evde kimse yokken yazmıştım bu sayfayı. Ne kadar alışkanlık olduysa kimse duymasa da sessiz sedasız ağlıyordum. Yine öyle sesimi kısa kısa, hastalıklı gibi, "Hiçbiri bilmiyor ki." dedim. "Haberleri olmadı benim ne çektiğimden. Anlamadılar. Kaç kere ağladım böyle, kaçını duydular? Bilmiyorlar ne yaşadığımı." dedim. "Kimse bilmiyor." diyecektim ki, Rabb'im'i hatırladım. "ALLAH BİLİYOR!" dedim. "Rabb'im biliyor ne yaşadığımı. O'nu hatırlamamı bekliyor." dedim. Bomboş baktığım tavana bu kez gökyüzüne bakar gibi baktım, öyle büyük umutlarla dua ettim. "...bu geleceği hiç istemiyorum." dedikten sonrasını da duadan sonra yazdım.
Günler sonra defterimi okurken fark ettim. Farklı zamanlarda yazılmış olsalar da benzer yaşanmışlıklar vardı iki sayfada. Önsözde demiştim ya "Sağ kolum nesirdir." diye. Sonunda yetmemiş, açıvermişim sol yanımı. Dökülmüş içinde ne varsa.
Yarınlar bana ağır gelirse saklarım yine sol yanımı...
Aşka gelip saçılırsa sol yanım tutamam mısraları...
Özgürlüktü gözleri
Sevgiydi dudakları
Elleri yumuk yumuktu, sıcacıktı
Pembe bir beresi vardı
Yanakları allıydı
Ben bir kız çocuğu gördüm
Ne zaman bir bebek görse
Bulutlanırdı gözleri
Çalınmıştı pembe beresi
İnsanlar onu suçlardı
O, konuştukça suçlanırdı
Kız çocuğu susardı
Minik elleri kapatırdı kulaklarını
Tüm bu kötülükler yüreğini parçalamasındı
Ben bir kadın gördüm
Toprağından koparılmıştı
Gözlerinde ateş vardı
Dudakları parçalanmıştı
Ne zaman bir bebek görse
Bağrına basardı
Ne zaman bir kız çocuğu görse
Bu dünyaya acıyarak bakardı
...
03/12/2021
21 Ocak 2024 Pazar
Hufre-i Nisyân
15 Ocak 2024 Pazartesi
#LüRü - Rap
Rüyamda yazdığım ilk eserim...
Bir elimde kalem, bir elimde fotoğraf
Çizerken geleceği, yakıyorum geçmişi
Bir yanımda geçmişin hazin dolu saatleri
Bir yanımda bitmeyen hazan yağan köklerim
Kağıt bile dargın, bakmıyor hiç yüzüme
Unutmaya çalışırken düşüyorum ellerine...
Korkma! Unutmadım ben hiçbir şeyi
Listelerde adın yine yıkıyor bu beynimi
Ben sana koşarken, sen kaçmıştın oysaki
Düşüyordum uçurumdan, bıraktın ellerimi
Bir kez olsun sormadın, neden bu korkaklığım
Karşıma geçip hesap sormak bu kadar mı zordu
Anlatmaya çalıştım, tercih ettin nefreti
Bağıra çağıra kopardım ses tellerimi
Bu susuşlar masum yüzlü katliamın habercisi...
Bu susuşlar masum yüzlü katliamın habercisi...
16/07/2021/Cuma
...
15/01/2024
Bugün sabah hatırladım. Şarkılar dinledim yine. Hoş değil hatırlanan anılar ama insan düşünüyor yine de. Boşluğa düşüyor aklına geldikçe. (22:59-23:00)
(22:47) Paylaşmak istedim.
5 Aralık 2023 Salı
TUTAMAM MISRALARI-Ayna
04/12/2023(23:30)-05/12/2023(01:02)
Bu kirli dünyadan kaçıp gittiğim, belki biraz garip ama gerçekten kafamı dinleyebildiğim, odam dışında bir yer var; lavabo. Her insanın kendine özgü bir sığınağı vardır. Bir yeri benim sığınağım yapabilecek olan ya müziktir ya da ayna. Müzik kafa dağıtmak içindir, genelde odamda bulunur; ayna kafa toplamak içindir, en güzeli lavaboda bulunur. Asıl kirli olması gereken yer lavabodur. Gelin görün ki aklımın almadığı, midemin bulandığı zamanlarda sığınağım oluyor orası. Bütün insanlardan uzakta: Kimse selam vermiyor, ne yaptığımı sormuyor, gelip kontrol de etmiyor, konuşmuyor da. Tek yaptıkları kapıyı tıklatıp "Dolu." cevabını alınca ses çıkarmadan gitmek. Kimse sizi orada rahatsız edemiyor.
Çok olmuştur lavabo aynası ile istişârelerim, deli gibi kendi kendime konuşmalarım. Ne gülün ne küçümseyin, ayna insanlardan daha iyi bir sırdaş ve dert ortağıdır. Sizin aklınızla size yol gösterir. İnsanlara kalsa sizin aklınız size yetmiyor diye kendilerinde de sanki çok varmışçasına akıl verirler.
"Ayna ayna! Söyle bana!" dedikten sonrası masallarda oluyor tabii ama bizim aynalar masallardan daha iyi; gerçeği acımadan yüzünüze çarpar, hemen uyanırsınız. Güzel olur yani. Bakın ben ne güzel uyanmışım...
İnsanlar; görmeyecekler, duymayacaklar, konuşmayacaklar. Hiçbir zaman bilmeyecekler. Bilseler de üç maymunu oynayacaklar. Bir ayna kaç saat ağlayabilir, dakikada kaç göz yaşı dökebilir, aynalar gülünce çıkan ses gürültü kirliliği midir, aynaları çatlatan insanın kibri midir nefreti midir, bir insan kendi yüzüne ne kadar katlanabilir, kusurları görmek için gerçekte ne kadar vakit gerekir, insan kusursuz olsaydı sıkıcı hayata kaç gün dayanabilir, kusur sandığımız bizim kimliğimiz midir? Bu soruları senden başkası sormayacak. Soranlar da senin gibi aynasında saklayacak. Onlar bilsinler, görsünler, duysunlar, fark etsinler diye çabalama artık. Günün sonunda sen yine yalnız kalacaksın. Daha beş dakika önce kendi şapşallığına gülen de sensin, şimdi kapı önüne bırakılmış kedi yavrusu gibi ağlayan da sensin. Sensin, seninlesin. Başka hiç kimsenin yanında o kadar içten gülemezsin ve kimsenin yanında bu kadar rahat ağlayamazsın. Anla artık, yaralarını senden daha iyi bilen kimse yok. Yaralarını kendin saracaksın. Her günün başlangıcında ve bitişinde geleceksin bu aynanın karşısına, kendine bakacaksın. Acıyarak bakma, nefret ederek bakma, kendini kırma. Herkesin kırdığı kalbini yerden al, bulutlara sar sarmala.
Aynadaki yüzümü aldım, yıkadım. Baktım gözlerim kızarmamış, kırmızıyı aynaya bıraktım. Baktım yüzüm parlamış, karanlığı aynaya bıraktım. Gözümdeki yaşı aradım, aynaya çarpıp suya karışmış. Aynaya baktım, o da ağlamış. Ağlayınca kirlerinden arınmış. Ağlaya ağlaya birbirimize baktık, ağlamaların sonu gülmeye varmış. Gülmeler sığamazmış aynaya. Sığamazsam aynaya, susarız bir dahaki ağlamaya. Sığamazsam aynaya, kabul ederim yarını. Sığamazsam aynaya, tutamam mısraları...
Ağlayınca ağladı
Bir sûret ki tıpkı ben
Ne yaparsam ayınını yaptı
Anladım ki dert ortağımdı
Karanlığımın tek sırdaşıydı
Kimsesizliğimin parlak yansıması
Benim gibi tuz buz olmasın
Yerden aldım, yükseğe, duvara astım
Artık ikimiz de özgürüz
Garip bir sessizliğin içinde
...
Böyle miydim ¿
Ben her zaman böyle miydim Böyle karanlık mı görürdüm dünyayı Dudaklarım hep böyle biçimsiz, mor Horlanmış menekşelere mi benzerdi Ellerim...
En Çok Okunanlar
-
Fazılca konuşuyordu Sokakların sessizliğini haykırırcasına Kaldırımlar vardı sözlerinde Fazılca konuşuyordu Yalnızlıklar vardı siteminde Vaz...
-
08/08/2023 (03:33-04:29-05:14-07:02) İnsanın yaşamak için sebeplere ihtiyacı vardır. Bazıları yaşamayı severler, bazıları sevdikleri iç...
-
28/07/2023 (00:39-01:10) Yazar yazı yazmaya küser mi hiç? Ben küstüm. Sanki lisanını unutmuş bir millet gibi, sanki ahraz olmuş gibi...
-
Çığlık çığlığa rüzgardır kapımı aşındıran Belki de hâlâ unutamadığım suretindir Uçurum kenarında çırpınan İhtimaller dolusu yüreğimdir Nefes...
-
28/07/2023 (00:08-01:06) Tutamam Mısraları... Yaklaşık iki hafta önce uykuya dalmadan evvel kendimle yaptığım münakaşa sonucu aklıma ge...
-
12/08/2023 (02:50-02:55) Duydunuz mu? Aya ayak basılmış. Dünyada adım atacak yer yokmuş. Duydunuz mu? Mars’da yaşam bulunmuş. Dünya y...
-
02/08/2023 00:53-01:30 Ortaokuldan mezun oluşum çok garipti. Ortaokul hayatım da çok normal sayılmaz tabi. Herkes birbirinden ayrıldı...
-
Erciyes'e yağan kar insanların derdini örter Muhafızıdır etrafında irili ufaklı tepeler Muhafızların eteklerine taşlar yuvarlanır Kimisi...
-
18/08/2023 (02:30-03:14) Geçmişi eşelerken fazla abartıp biraz fazla geriye gitmişim. Ne yapayım? Suçlayacak kimse bulamayınca gidebild...
-
Yalnızlığıma kelepçe vuruldu Bir darphane kapısında Sinek dörtlüsü parçalıyor bedenimi Uykusuz yatağımda Her parça yeni bir beden Her be...